Antalya'da, hamileyken eşi tarafından terk edilince anne-babası, ablası, yeğenleriyle üç aile olarak aynı evde yaşamaya başlayan Şerife Çakmak, 25 yıldır semt pazarlarında açtığı tezgahıyla hem ailesinin tüm ihtiyaçlarına tek başına göğüs gerdi hem de oğlu ve iki yeğeninin üniversite eğitimi almasını sağladı. Şerife Çakmak, iftar hazırlamak için yaşadığı gece kondu eve geliyor.
Antalya'da, hamileyken eşi tarafından terk edilince anne-babası, ablası, yeğenleriyle üç aile olarak aynı evde yaşamaya başlayan Şerife Çakmak, 25 yıldır semt pazarlarında açtığı tezgahıyla hem ailesinin tüm ihtiyaçlarına tek başına göğüs gerdi hem de oğlu ve iki yeğeninin üniversite eğitimi almasını sağladı. Şerife Çakmak, pazarda tezgahını kuracağı bölgenin yakınına arabasını park ediyor.
"Kadın için daha zor" olsa da pazarcılıkla 25 yıldır ailesini geçindiriyor
- Antalya'da hamileyken eşi tarafından terk edilen, anne-babası, ablası, yeğenleriyle üç aile olarak aynı evde yaşamaya başlayan Şerife Çakmak, ilk adım attığında babası "Kızım söz olur, yapma" diye çekinse de semt pazarlarında açtığı tezgahıyla 25 yıldır evine ekmek götürüyor
- "Ben hep dimdik durdum, kimseye minnet etmedim" diyen Çakmak, hem oğlunu hem de iki yeğenini üniversiteden mezun ettirmenin de gururunu yaşıyor
- Çakmak:
- "Babam işsizdi, ablam hastaydı. İkisi hasta üç çocuk vardı. Çalışmaktan başka çarem yoktu. Aynı evin içinde 19 yıl üç aile yaşadık. Hiçbirini de kimseye muhtaç etmedim"
- "Pazarcılık çok zor, kadın için daha zor. Şimdi oğlum ve annem bana destek çıkıyor. Onlar olmasa ayakta duramazdım"
- Antalya'da, hamileyken eşi tarafından terk edilince anne-babası, ablası, yeğenleriyle üç aile olarak aynı evde yaşamaya başlayan Şerife Çakmak, 25 yıldır semt pazarlarında açtığı tezgahıyla hem ailesinin tüm ihtiyaçlarına tek başına göğüs gerdi hem de oğlu ve iki yeğeninin üniversite eğitimi almasını sağladı.
Görücü usulüyle 32 sene önce evlendirilen 56 yaşındaki Şerife Çakmak, 6,5 aylık hamileyken anlaşamadıkları için eşi tarafından terk edildi.
Bunun üzerine ailesinin yanına taşınan Çakmak, "Sercan" ismini verdiği bebeğini kucağını aldı. Aynı sene talasemi hastası iki çocuk annesi ablası da kocası tarafından terk edilince üç aile aynı evde yaşamak zorunda kaldı.
Semt pazarlarında sebze ve meyve satmaya karar veren Çakmak, bebeği henüz yaşına girmeden zorunluluktan dolayı bir pikap alarak iş hayatına atıldı.
Kendi kullandığı aracıyla tezgahına taşıdığı sebze ve meyve kasalarını yeri geldiğinde sırtına yükleyen Çakmak, gece gündüz çalışarak para kazandı.
- Tek derdi dimdik ayakta durup çocukların eğitimli olmasıydı
Oğlunun ve iki yeğeninin eğitim hayatlarına da çok önem veren Çakmak, hayat mücadalesine onları düşündükçe dört elle sarıldı. Kendisi maddi imkansızlıklar nedeniyle okuyamayınca oğlu ve yeğenlerinin eğitimi için büyük emek sarf eden Çakmak, parası olmadığında bile "çocuklar yeterki okusun" düşüncesiyle hep dimdik ayakta durmaya çalıştı, onlara bu durumu hissettirmedi.
Hem işi hem de çocukların eğitim hayatıyla büyük bir özveriyle ilgilenen Çakmak, oğlu ve iki yeğeninin üniversite eğitimini tamamlamasını en büyük zenginlik olarak görüyor.
Dizlerindeki ağrı nedeniyle yürümekte güçlük çekse de hala ilk günkü gibi çalışmaya devam eden Çakmak, gece halden yüklediği sebze ve meyveleri satmak için sabahın ilk ışıklarıyla semt pazarının yolunu tutuyor.
- "Kimseye minnet etmedim"
Evladını ve iki yeğenini kimseye muhtaç etmeden büyütmenin gururunu yaşayan Çakmak, AA muhabirine, babası işsiz kalınca hemen harekete geçmek istediğini söyledi.
Pazarlarda tezgah açmaya ilk karar verdiğinde dört yıl önce hayatını kaybeden babasının "Kızım söz olur, yapma" diyerek karşı çıktığını aktaran Çakmak, "Babam işsizdi, ablam hastaydı. İkisi hasta üç çocuk vardı. Çalışmaktan başka çarem yoktu. 'Bismillah' diyerek çıktığım yolda 25 yıldır hala tezgahımı açıyorum. Aynı evin içinde 19 yıl üç aile yaşadık. Hiçbirini de kimseye muhtaç etmedim." diye konuştu.
Çakmak, kadın olarak söylenenlere kulak tıkadığını, zorluklara göğüs gerdiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Ben hep dimdik durdum, yanlış insanlardan hep kaçtım, kimseye minnet etmedim. Pazarcılık çok zor, kadın için daha zor. Şimdi oğlum ve annem bana destek çıkıyor. Onlar olmasa ayakta duramazdım. Ben onlara değil, onlar bana güç verdi. Amacıma ulaştım. Oğlum ve iki yeğenim üniversite eğitimi aldı, başka ne isteyebilirim. Aracımla onlara çok eşya taşıdım. Maliye, iktisat ve hemşirelik okudular. Oğlum ilkokula giderken sınıf annesiydim. Okulun ihtiyaçlarını alıp aracımla götürürdüm. Çok zordu her şeye yetişmek ama Allah yardım etti. Hayattaki tek üzüntüm borcumdan dolayı annemin çok sevdiği bileziği satmam oldu. Her aklıma geldiğinde ağlıyorum."
- Annesiyle gurur duyuyor
Pazarcılar odasında çalışan ve annesine her zaman destek olan Sercan Arıcı ise çocukluğunun pazar tezgahlarında geçtiğini, sıcak havalarda hep tezgahın altında uyuduğunu dile getirdi.
Annesiyle her zaman gurur duyduğunu vurgulayan Arıcı, "Bana helal paranın nasıl kazanıldığını öğretti. Babasız büyüdüm, hem ana hem baba oldu. Üniversite okuttu, iş sahibi yaptı, evlendirdi. Evim, arabam, her şeyim onun sayesinde oldu. Torunu da olacak. İlkokula giderken arkadaşların, 'Bunun annesinin kıyafetleri hep çamurlu' diye dalga geçerlerdi ama cebimde her zaman param olurdu." ifadelerini kullandı.