9 MAYIS” DÜNYA ÇÖLYAK GÜNÜ”
Çölyak Hastalığı Nedir?
Çölyak hastalığı (Gluten Enteropatisi), bağırsaklardaki sindirimi sağlayan villus [tüysü oluşumlar] denilen yapıların bozulmasına sebep olan ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir alerjik sindirim sistemi hastalığıdır. Bu hasara buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahılların içerisinde bulunan gluten isimli bir protein neden olmaktadır
Çölyak Hastalığı Hangi Yaşlarda Görülür?
Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır. Ailevi kalıtım söz konusudur. Hastalık yaşamının her hangi bir bölümünde ortaya çıkabilmektedir. Bazen çölyak hastalığı, bir ameliyat, doğum sonrası, gebelik sürecinde, viral enfeksiyon ya da şiddetli duygusal stresten sonra tetiklenebildiği gibi direkt çölyak hastalığı tablosuyla da ortaya çıkabilir. Çölyak hastalığı literatürde; çocukluk, ergenlik, orta yaş ve yaşlılıkta ortaya çıktığı görülmüştür.
Çölyak hastalığı ile karşılaşıldığında, sağlıklı bir yaşam için gerekli olan tek şey dikkattir. Yaşantımızı daha kolay bir hale getirmek için hastalığa sebep olan gıdalardan uzak durmaktır. Dikkatli bir beslenme programıyla her sağlıklı insan gibi bu bireyler büyür, okula gider, evlenir, çocuk sahibi olur, çalışır ve yaşantısına devam edebilirler. Çölyak bir yaşam tarzı olarak hayata yerleşmelidir.
Belirtileri Nelerdir?
Hastalık tipik belirtilerle başlayabileceği gibi çok hafif belirtilerle de seyredebilir.
Çocuklarda görülen belirtiler:
Karın ağrısı, karında şişlik, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, enfeksiyonlarda artış ve gelişme geriliği, kusma, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabilir.
Yetişkinlerde görülen belirtiler:
Karın bölgesinde öne doğru şişkinlik, yaşa göre kilo azlığı, kas zayıflığı, kansızlık, dışkıda anormallik, büyük tuvalet ihtiyacının artması, ishal, kusma, bezginlik, nedeni bilinmeyen karaciğer hastalıkları, ağız içinde oluşan aftlar, iştahsızlık, gaz şikayetleri, eklem ve kemik ağrıları, sinirlilik, ciltte kaşıntılı döküntüler.
Çölyak hastalığı nasıl teşhis edilir?
Çölyak hastalığının insan sağlığı üzerinde önem taşıyan birçok değişimlere neden olmasından dolayı doğru teşhisi önemlidir. Teşhis yöntemlerinden kan testleri serolojik özel testler (AGA, EMA) ile ön tanı konmakta ancak kesin tanı ince bağırsak biyopsisi ile konmaktadır.
Çölyak Hastalığının Tedavisi Nedir?
Çölyak hastalığının tek tedavisi ömür boyu buğday, arpa, çavdar. yulaf tahılları ve bunlardan üretilen besinlerde bulunan glutenden uzak sıkı bir diyettir.
Çölyak hastaları için güvenli yiyecekler nelerdir?
- Tüm sebzeler,
- Tüm meyveler,
- Tüm bakliyatlar,
- Tüm katkısız katı ve sıvı yağlar,
- Yumurta, bal, reçel, basit toz şeker, zeytin,
- Et, balık, tavuk, (Bu ürünler katkılı olmadıkları gibi daha önce unla kızartılmış bir yağda kızartılıp işleme tabi tutulmamalıdır.)
- Una batırılmamış konserve çeşitleri,
Çölyak Hastalığında Diyet Tedavisinde Tüketilmemesi Gereken Besinler Nelerdir?
- Buğday, arpa, çavdar ve yulaf katkılı her türlü ürün. (un, bulgur, bulgur pilavı, irmik, makarna, şehriye, kuskus, ekmek, kek, pasta, kurabiye, bisküvi, börek, çörek, gofret, simit, kraker, dondurma külahı, unlu tatlılar, gluten içeren hazır salça, ketçap, un ilave edilen çorbalar, soslar, tarhana, yarma gibi).
- Galeta ununa, una batırılarak kızartılmış tavuk balık gibi et ürünleri.
- Malt kullanılan içecekler, bira votka cin v.b.
- Gluten içeren hazır çorbalar, köfte, pane harçları gibi hazır çeşniler.
- Sirke, çikolata, puding, sakız, ketçap, mayonez, dondurma gibi gıdaların bazılarında gluten bulunabilmektedir. Bu konuda bilgi edinilmelidir.
- Tuzlu, soslu kuruyemişler, glutenle yapıştırıldığı için yasaktır. Ancak bunların glutenle işlem görmemiş hali, gluten içermeyen kuruyemişler serbesttir.
*Glutensiz un, makarna , şehriye, çikolata, kek- kraker-bisküvi, irmik, güllaç , tarhana.
*Ayrıca gluten içermeyen karabuğday (greçka) üretilmekte olu rahatlıkla tüketilebilir.
Glutensiz Diyette Ayrıca Nelere Dikkat Edilir?
Doğal gıdalara önem verilmeli (süt-et-balık- yumurta-sebze-kurubaklagil-pirinç-mısır- patates).Okul ve dışarıda yemek yerken dikkatli seçimler yapılmalı.Buğday unu karışık mısır unu, pirinç ununa dikkat edilmeli.Çok iyi bir etiket okuyucusu olunmalı.Etiketsiz gıda tüketiminde de çok dikkat edilmeli.İlaçlar, kozmetik ürünleri, şampuan, kremler vb. gluten içerikleri yönünden dikkatli kullanılmalı. Pişirme ve hazırlık aşamasında güvenli gıdaların glutenli gıdalarla bulaş olmamasına(temas etmemesine) dikkat edilmeli.
Dr.Mehmet KARAKAYA
İl Sağlık Müdürü
10 MAYIS DÜNYA SAĞLIK İÇİN HAREKET ET GÜNÜ
Fiziksel aktivite, günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullanarak enerji tüketimi ile gerçekleşen herhangi bir bedensel hareket olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığının geliştirilmesinde temel araçlardan biridir. Bir halk sağlığı sorununu gidermenin yanında, aynı zamanda toplum refahını, çevrenin korunmasını teşvik eder ve gelecek nesillere yönelik bir yatırım oluşturur.
Kronik hastalıkların ortak risk faktörlerinden biri olan fiziksel inaktivite (hareketsizlik), dünya genelindeki ölüme neden olan dört majör risk faktörü arasında yer almaktadır. Meme ve kolon kanserlerinin yaklaşık % 21-25’inin, diyabetin % 27’sinin ve iskemik kalp hastalığının % 30’unun ana nedeni olduğu tahmin edilmektedir. Obezitenin artmasına neden olan önemli faktörlerden biri hareketsiz yaşam tarzının yaygınlaşmasıdır. Buna karşılık fiziksel aktivite; kan basıncını azaltır, HDL seviyesini arttırır ve vücut ağırlığı kontrolü için anahtar role sahiptir.
Bakanlığımızca gerçekleştirilen Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010 sonuçlarına göre ülkemizde 12 yaş ve üzeri bireylerin %72’si düzenli fiziksel aktivite yapmamaktadır. 6-11 yaş grubu çocuklarımızın %58.4’ü düzenli olarak (günde 30 dakika veya daha fazla süre ile) egzersiz yapmamaktadır. Bu yaş grubunda TV, bilgisayar, internet, ev ödevi, ders çalışma vs gibi gerekçelerle hareketsiz geçirilen ortalama süre 6 saattir.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan Türkiye Sağlık Araştırması sonuçlarına göre 2014 yılında 15 yaş üzeri bireylerin %33,7’si fazla kilolu, %19,9’u obez iken 2016 yılında %34,3’ü fazla kilolu, %19,6’sı obezdir. Aynı araştırmada 2014 yılında bireylerin %38,5’i çoğunlukla oturduğunu, %53,3’ü orta derecede fiziksel güç gerektiren işler yaptığını,%8,2’si ağır iş veya fiziksel güç gerektiren işler yaptığını; 2016 yılında ise %41,1’i çoğunlukla oturduğunu, %53,0’ı orta derecede fiziksel güç gerektiren işler yaptığını, ,%5,9’u ağır iş veya fiziksel güç gerektiren işler yaptığını beyan etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte yürütülen Türkiye Çocukluk Çağı (ilkokul 2. Sınıf öğrencileri) Şişmanlık Araştırması COSI-TUR 2016 sonuçlarına bakıldığında ailelerin ifadelerine göre çocukların %9,5’i hafta içi hiç oyun oynamamakta, %19,9’u günde bir saatten az ve %29,7’si günden bir saat oyun oynamaktadırlar. Çocukların %42,5’i günde bir saat, %23,5’i 2 saat ve %12,7’si 3 saat ve üzerinde televizyon seyretmekte/bilgisayarda zaman geçirmektedirler.
Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için haftada 150 dakikalık (haftanın 5 günü 30 dakikalık) orta şiddette bir egzersiz yetişkinler açısından yeterlidir. 1-4 yaş arası çocuklar, gün içinde farklı şiddetlerde toplam 180 dakikalık fiziksel aktivite yapmalıdırlar. 5-18 yaş arasındaki çocuk ve ergenler için ise, günde 60 dakika, orta şiddetliden yüksek şiddetli aktivitelere doğru şiddeti değişen aktiviteler önerilmektedir.
Orta şiddetli aktiviteler sırasında kişi konuşabilir fakat şarkı söyleyemez. Hızlı yürümek, düşük tempolu koşular, dans etmek, ip atlamak, yüzmek, masa tenisi oynamak, yavaş tempoda bisiklet sürmek vb. orta şiddetli aktivite örnekleridir.
Yüksek şiddetli aktiviteler sırasında kişi, aktivite sırasında nefesi kesilmeden birkaç kelimeden fazlasını konuşamaz (tempolu koşu, basketbol, futbol, voleybol, hentbol ve tenis oynamak, step-aerobik derslerine katılmak, tempolu dans etmek vb.).
Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır.
Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı koruyup geliştirebilmek için fiziksel aktiviteler düzenli olarak yapılmalı ve yaşamın bir parçası hâline getirilmelidir.
Fiziksel aktivitenin arttırılması sadece bireysel değil toplumsal bir sorun olup toplum tabanlı, çok sektörlü, multidisipliner ve kültürel yaklaşım gerektirmektedir. Bu nedenle toplumun obezite ile mücadele konusunda bilgi düzeyini artırmak, yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmasını teşvik etmek ve böylece ülkemizde obezite ve obezite ile ilişkili hastalıkların (kalp-damar hastalıkları, diyabet, bazı kanser türleri, hipertansiyon, kas-iskelet sistemi hastalıkları vb.) görülme sıklığını azaltmak amacıyla Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı hazırlanmıştır. Geniş tabanlı ve çok sektörlü bir yaklaşımı benimseyen Program Başbakanlık Genelgesi olarak 29.09.2010 tarih ve 27714 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği günden bu yana güncellenerek uygulanmaktadır. Plandaki aktiviteler içerisinde toplumda fiziksel aktivitenin önemi ve sağlık üzerine etkileri hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla fiziksel aktivite ile ilgili özel günlerin kutlanması da yer almaktadır.
10 Mayıs Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde fiziksel aktivitenin yararları konusunda toplum bilincini oluşturmak, iyi uygulamalara dikkat çekmek ve fiziksel aktivitenin yararlarını savunmak, yaşamın her alanında ve her yerde (okul, ev, işyeri) toplum genelinde fiziksel aktiviteye katılımı arttırmak, sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını teşvik etmek için “Sağlık için Hareket Et Günü” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda 10 Mayıs her yıl 81 ilimizde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.