SDÜ BASIN BÜLTENİ
“Akdeniz Anemisi (Talasemi)” Her Yönüyle Anlatıldı
Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesince düzenlenen alanında uzman hekimlerin katılımcılarla buluştuğu “Halk Günleri”nin bu haftaki konusu “Akdeniz Anemisi” oldu.
Hastane Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansta, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Yılmaz Keskin, İç Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Emine Güçhan Alanoğlu ve Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Halil Özbaş konuşmacı olarak yer aldı.
Doç. Dr. Ebru Yılmaz Keskin, talasemin tarihsel gelişiminden söz ederek geçmişe nazaran hastalığın önlenmesi ve tedavi edilmesi noktasında büyük gelişmeler kaydedildiğini; ülkemizde yeni doğanlarda talasemiyi önlemek için ciddi çalışmalar olduğunu ifade etti.
Kan kavramını “yaşam ırmağı” olarak tanımlayan Keskin: “Kan, vücudun organ ve dokularını besleyen ve atıkları uzaklaştıran hayati bir sıvıdır. Sağlıklı bir yetişkinin vücudunda 5-6 litre arası kan bulunur; toplam vücut ağırlığının % 7-8’ini teşkil etmektedir.” dedi. Keskin, kalıtsal bir kan hastalığı olan ve akdeniz anemisi olarak da bilinen talasemileri; “Alfa talasemiler” ve “Beta talasemiler” olarak sınıflandırıldığı bilgisini paylaşarak beta talaseminin Türkiye’de daha sık görüldüğünü söyledi.
Talasemi epidemiyolojisine ve talasemi makörde tedavi prensipleri hakkında bilgi veren Keskin, hastanın yakınmaları konusunda da şu bilgileri kaydetti: “Hastada solukluk, halsizlik, iştahsızlık, karın şişliği, gözlerde sarılık, idrar renginde koyulaşma gibi şikayetler içerisinde oluyor.” Talasemide kök hücre nakli ve diğer tıbbi tedavi seçeneklerinden bahseden Keskin, talasimili olgularda doğum yılına göre sağ kalımda artışların olduğunu belirtti; tedaviye uyum için sosyal ve psikolojik destek sağlanmasının da hastalık sürecinde büyük önem arz ettiğinin altını çizdi.
Dr. Öğretim Üyesi Emine Güçhan Alanoğlu, Türkiye’de özellikle Akdeniz bölgesinde talaseminin yüksek oranda görüldüğünü söyledi. Talasemide multidisipliner yaklaşımın önemli olduğunu vurgulayan Alanoğlu, psikolog, kardiyolog, endokrinolog, sosyal hizmet uzmanı, genetik uzmanı gibi diğer disiplinlerle işbirliği içerisinde olunduğu vakit hastalığın daha iyi takip edildiğini ifade etti.
Alanoğlu, hastalığın iyi takip edilmesinin önemini şu sözleri ile kaydetti: “Kronik bir hastalık olan talasemi, psikososyal boyutta bakıldığında; bireylerde depresyon, evlilik konusunda kaygı, iş dünyasında sorunlar gibi birçok problemleri karşımıza çıkartmakta. Fakat bu hastalar iyi takip edildikleri zaman, evlenip sağlıklı çocuk sahibi olabiliyorlar. Hayat kaliteleri de gayet iyi seviyeye ulaşabiliyor. Bu noktada mühim olan multidisiplinler olarak çalışmak. Zira bu yolculuk bir takım işi.”
Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Halil Özbaş da “Talasemi ve genetik” başlığı kapsamında, talasemi hastalığının önemine değindi. Özbaş, taşıyıcı anne ve babaların sağlıklı bir çocuk sahip olmaları için uygulanabilecek tedavilerden söz etti. Genetik danışmanlığın desteği ile hastalıkta ciddi bir düşüş olduğunu belirtti. Özbaş, evlilik öncesi mutlaka kan testi yaptırılması gerektiğini vurgulayarak, talaseminin önlenebileceği bilgisini aktardı.