Yasaklanmayacak, parayla satılacak
PAGEV Başkanı Eroğlu, 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren marketlerde naylon poşetlerin yasaklanmayacağını, cüzi bir bedel karşılığı satılarak sorumlu kullanımın sağlanacağını söyledi.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Eroğlu, Avrupa Birliği Ambalaj Atıkları Kontrol Yönetmenliği kapsamında 1 Ocak 2019'dan itibaren plastik alışveriş poşetlerinin, satış noktalarında bedelsiz verilmemesini öngören uygulamayı değerlendirerek, AB'nin her üründe olduğu gibi özellikle plastik poşetlerde sorumlu kullanımı arttırmayı hedeflediğini belirtti.
Kendi ağırlığının bin katı taşıma kapasitesi olan poşetin bu haliyle avantajlı olduğunu ancak dezavantajlarının da bulunduğuna dikkati çeken Eroğlu, "Eğer size büyük avantaj sağlayan bu ekonomik ürünü doğru şekilde doğru yere atmazsanız, doğada bırakırsanız ucuz olduğu için başta avantaj olan şeyi toplamak ekonomik olmuyor. Bunların doğru yere atılması için toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. İkincisi de sorumlu kullanım. Yani market rafından bir poşet alacağına, üç, dört poşet alınmasının önüne geçilmesi." diye konuştu.
AB düzenlemesinin 2019 yılından itibaren Türkiye'de de geçerli olacağını yineleyen Eroğlu, sorumlu tüketimin sağlanması için belli bir hedef dahilinde her yıl azalan oranda naylon poşetlerin kullanımının bir noktaya getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Eroğlu, "Dolayısıyla bu uygulama, alışveriş poşetlerinin yasaklanması şeklinde değil. Ama buna bir cüzi bedel koyarsak, insanlar bu bedelden dolayı sorumsuz kullanmak yerine daha sorumlu kullanır. Bu işin ikinci ayağı da hem kullanımı bu şekilde sınırlandırırız hem de insanları bu periyot içinde bilinçlendirerek alışveriş poşetlerinin, geri dönüşüme ait kutulara atılmasını sağlayabiliriz. Temel amacı sorumlu tüketimi sağlamak ve çevresel kaygıların önüne geçmek." ifadelerini kullandı.
Eroğlu, sektördeki firmaların, parayla satılacak poşetlerle alakalı tüketicinin daha uzun süre kullanabileceği kaliteli poşetleri üretmeye yönelik çalışma yaptığını da belirterek, özelikle önem verdikleri konunun, tüketicinin plastikleri doğru yerlere atması konusunda bilinçlendirilmesi olduğunu dile getirdi.
FON OLUŞTURMA PLANI
Bu çerçevede toplumsal bilinçlendirme çalışmaları yaptıklarını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüştüklerini aktaran Eroğlu, "Perakendeciler plastik poşetleri bedel karşılığı satacak. O bedeli bir fonda toplayıp, tüketiciyi bilinçlendirmeye, çevreyle ilgili bir yere harcayalım diye düşünüyoruz. Elde edilen geliri de amacına uygun kullanarak, tüketicinin plastik poşetleri doğru şekilde geri dönüştürebileceği bir yapıyı oluşturmayı, sürdürülebilir bir çözüm üretmeyi hedefliyoruz."değerlendirmesini yaptı.
Geri dönüşüm konusunun tamamen tüketicinin bilinçlenmesiyle at başı giden bir konu olduğunu dile getiren Eroğlu, şöyle devam etti:
"Geri dönüşüm konusunda çok güzel bir altyapınız olabilir. Bu altyapınız olmasına rağmen, belediyenin atık toplayamadığı bir alanda plastik ürünü bırakırsanız bu toplanamıyor. Toplanmadığı zaman doğada kalıyor ve çevreyi kirletiyor. Tüketiciler olarak bizlerin şunu bilmemiz lazım, aldığımız ürünlerin ambalajları aslında geri dönüştürülüp ekonomiye tekrar katılabilecek ambalajlar. Bunlar bu şekilde ekonomiye katılırsa hem ülkemizin döviz ihtiyacı azalacak hem de daha güzel bir çevrede yaşayacağız."
Tüketicinin bilinçlendirilmesi ve altyapının daha iyi hale getirilmesinin önemine dikkati çeken Eroğlu, "Atık yönetim sistemi konusu Türkiye için çok önemli. Bakanlığın bu konuda çalışmaları var. Bunların daha da ileri götürülmesi gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları olarak bu çalışmalara katkı veriyoruz. Bu işin çözümü birincisi atık altyapısının oluşturulması, ikincisi toplumsal bilinçlendirme yani kaynağında plastik ve kağıt ürünlerin doğru ayrışması." diye konuştu.
Türkiye'de özellikle atık altyapısı olan belediyelerde geri dönüşüm oranlarının çok iyi olduğunu belirten Eroğlu, şunları söyledi:
"Geri dönüşümün bir kısmı vahşi yöntem dediğimiz atıkların normal sistemin dışında, sokaktaki toplayıcılar tarafından toplanmasıyla gerçekleşiyor. Bu anlamda bakıldığında plastik atık, ekonomik değer olması sebebiyle sokakta bırakılmıyor. O gözle bakıldığında gayet iyi oranlarımız var. Ama çalışanların da sağlığını düşünerek daha güzel sisteme geçilmesi için bakanlığın da çalışmaları var. Atıkların toplanması ve bunların geri dönüşümü daha modern yöntemlerle yapılması için çalışıldığında daha iyi bir noktaya gideceğiz."
Plastik ürünlerin insan sağlığına etkilerine ilişkin zaman zaman kamuoyunda yer bulan eleştirilere de değinen Eroğlu, halk sağlığını ilgilendiren bir konuda herhangi bir endüstrinin duyarsız olmasının, bu konuyu düşünmemesinin mümkün olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Niye değil? Çünkü devletler halk sağlığını regüle ediyor, bununla ilgili bir çok otorite de kontrol ediyor. Hiçbir endüstri, fayda sağladığı toplumun aynı zamanda zararına bir iş yaparsa kalıcı, sürdürülebilir olmaz. Bilimsel olarak bu işin ne noktada oluğu ile ilgili dünyadaki verilerin toplanması, kamuoyu ile paylaşılması çok önemli. Türkiye dünyada plastik üretiminde en büyük 6. Avrupa'da Almanya'dan sonra 2. ülkedir. Üçüncü olarak Fransa gelir. Bunların genel olarak bir denetimleri var. Bu denetimleri kim yapıyor? O ülkelerdeki kamu otoriteleri. Türkiye'de de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından plastik ürünler ile gıdaya temaslı ürünler denetleniyor ve onaylanıyor. Türkiye, başta Avrupa olmak üzere bir çok ülkeye ihracat yaptığı için plastik sanayi ürünleri o ülkelerin gümrüğünde de denetleniyor. Almanya'daki bir vatandaş hangi şartlar içinde plastik ürünü kullanıyorsa Türkiye'deki de aynıdır."
DAMACANA ARAŞTIRMALARI
Türkiye'deki plastik ürünlerin, Amerika Gıda Güvenlik Ajansı (FDA) ve Avrupa Gıda Güvenlik Ajansı'nın (EFSA) tümünün denetimine tabi olduğunu anlatan Eroğlu, plastik damacanalarla ilgili endişelere yönelik de şunları söyledi:
"Türkiye'de damacanalarla ilgili yapılan denetimlerin dışında Hacettepe Üniversitesi Gıda Enstitüsü'nün yaptığı araştırmalar var. Tüm bu araştırmalar gayet net gösteriyor ki bugün kullandığımız ürünlerde halk sağlığına zararlı etki eden bir şey yok. O yüzden bugün kullanılmaya devam ediliyor. Aksi bir durum olsa plastik sanayi endüstrisinde çok geniş bir hammadde tipi var. O hammadde olmazsa diğerine geçilebilir. Burada bizi sınırlayan şey, bakanlıklarımızın, yurt dışındaki gıda güvenliği ile ilgili bilimsel otoritelerin verdiği kararlar."
Plastiğin en çok kullanıldığı alanın tıp olduğunu aktaran Eroğlu, "Hastaneye gittiğinizde serumları plastik torba içinde veriyorlar. Şırıngalar plastik, kalp kapakçıkları, stentler, modern tıbbın bugün vücudunuzun içinde kullandığı protezlerin yüzde doksanı plastik. Dolayısıyla eğer böyle bir kaygı varsa vücudunuzun içindeki protezin daha fazla etkisi olur." dedi.
PAGEV Başkanı Eroğlu, tıbbın günümüzde bilimsel olarak bakıldığında en çok plastiğe güvendiğini ifade ederek, sözlerini, "Halkımıza söyleyeceğim en önemli şey şu, hepimiz endişe ediyoruz tüketici olarak ama bilim ve dünya otoritelerinin görüşüne göre kararlarımızı şekillendirmemiz daha doğru." diyerek tamamladı.