Eğer Dünya'daki oksijen seviyesi önemli ölçüde düşerse, insanlar ve diğer canlılar nefes almakta zorlanabilir, zayıflayabilir, hatta ölebilirler. Oksijen seviyesinin düşmesi ayrıca denizlerdeki canlıları ve diğer organizmaları da olumsuz etkiler. Oksijen eksikliği, çürüyen organik maddelerin miktarını artırarak su kirliliğine ve sucul yaşamın yok olmasına neden olabilir.
Ancak Dünya'daki oksijenin tamamen tükenmesi ihtimali düşük olmasına rağmen, bazı senaryolarda oksijen miktarındaki ciddi düşüşler veya kayıplar yaşanabilir. Örneğin, yüksek oranda kirlilik, orman yangınları, volkanik patlamalar veya küresel ısınma gibi faktörler, atmosferdeki oksijen miktarını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, çevresel faktörlere dikkat edilmesi ve çevreyi korumak için adımlar atılması önemlidir.
Dünya’nın oksijeni okyanuslar tarafından üretiliyor! İlk akla gelen yağmur ormanları olabilir, ancak deniz organizmalarının Dünyamıza sağladığı oksijen daha fazla! Plankton, deniz yosunu ve diğer fotosentez yapan bitkiler, Dünya oksijeninin yarısından fazlasını üretmektedir.Kapsamlı ölçümler; en yüksek oksijen miktarının, okyanusun soğuk, özellikle yüksek enlemlerinde bulunduğunu göstermiştir. Aksine, orta enlemler, özellikle kıtaların batı kıyıları, oksijen eksikliği bakımından belirgin bölgelerdir. Okyanusta bulunan oksijen dinamiktir; hava ve gelgitler ile ya da ısınma ve soğuma döngüleri ile yıllar boyunca günlük ve mevsimsel olarak değişir. Okyanusun içinde bulunan oksijen şöyle oluşur; sadece ışığın nüfuz ettiği yüksekliklerin yakınlarında yer alan fotosentez yoluyla ve yüzeydeki havayla suyun, rüzgârla dalgalar ile karışması yoluyla girer.
Bilim adamları, aldığımız her nefesin kaynağının okyanus bitkilerinden gelen oksijen olduğunu kabul ediyorlar. Bu oksijenin çoğu, suyun yüzeyinde yaşayan ve akıntılarla sürüklenen fitoplankton adı verilen küçük okyanus bitkilerinden gelir. Tüm bitkiler gibi fotosentez yaparlar – yani yiyecek yapmak için güneş ışığı ve karbondioksit kullanırlar. Global Fotosentezin yaklaşık % 46’sı göller ve okyanuslarda, % 54’ü karada gerçekleşir.
Bilim adamları, hesaplaması zor olsa da fitoplanktoların Dünya atmosferindeki oksijenin yüzde 50 ila 85’ine katkıda bulunduğuna inanıyorlar. Laboratuvarda, bilim adamları tek bir fitoplankton hücresi tarafından ne kadar oksijen üretildiğini belirleyebiliyorlar ancak Dünya’daki okyanuslardaki bu mikroskopik bitkilerin toplam sayısını bulmak ve hesaplamak çok zor!
Fitoplanktonlar, birçoğu algler olmak üzere, çok sayıda siyanobakteride bulunan, binlerce mikroorganizma türünden oluşur. Algler ökaryot, Siyanobakteriler ise prokaryot hücre yapısına sahiplerdir.
Dünya’da süregelen İklim değişikliği sadece okyanusları ısıtmakla kalmıyor, aynı zamanda oksijenin azalmasına neden oluyor. Böylece balıklar ve diğer okyanus hayvanları bulundukları ortamdan uzaklaşarak, daha yüksek oksijenli sular arayıp yer değiştiriyorlar.
Küresel değişim, artan okyanus sıcaklıklarına neden olur ve okyanus dolaşımını değiştirir. Bu nedenle yüzey sularında daha az oksijen çözünür ve derin denize daha az oksijen taşınır. Okyanustaki oksijen tedarikinin azalmasının, okyanustaki organizmalar için büyük sonuçları vardır. Bilim adamları Dünya okyanuslarında, oksijen kaybı ve nedenleri hakkında en kapsamlı analizi yayınladılar.
Oksijen karada yaşamın temel bir gerekliliği olduğu kadar, okyanustaki hemen hemen tüm organizmalar için de gereklidir. Bununla birlikte, okyanuslardaki oksijen kaynakları, küresel ısınmadan dolayı iki şekilde tehdit altındadır: Daha sıcak yüzey suları, daha soğuk sulardan daha az oksijen alır. Ayrıca, ısınan sular okyanusta katmana sebep olduğundan, yüzeyi derin okyanusa bağlayan dolaşımı zayıflatır ve derin denize daha az oksijen taşınır. Milyonlarca oksijen ölçümünün ilk küresel değerlendirmesi bu eğilimi doğrulamaktadır ve küresel değişimin ilk etkilerine işaret etmektedir.
Nature dergisinde yayımlanan makaleye göre, oşinograflar Dr. Sunke Schmidtko, Dr. Lothar Stramma ve GEOMAR Helmholtz Okyanus Araştırmaları Merkezi Kiel’den Prof. Dr. Martin Visbeck, şimdiye kadar dünya okyanuslarındaki küresel oksijen içeriği hakkında, en kapsamlı çalışmayı yayınladılar. Okyanusun oksijen içeriğinin son 50 yılda, %2’den fazla azaldığı tespit edildi. Çalışmanın başyazarı Dr. Schmidtko, “Özellikle büyük balıklar, düşük oksijen içeriği olan bölgelerden kaçındığı veya hayatta kalamadığı için, bu değişikliklerin çok geniş kapsamlı biyolojik sonuçları olabilir.”
Oksijen dağılımını ve tüm okyanus için etkilerini belgeleyen araştırmacılar, son 50 yılda oksijen miktarında bir düşüş olduğu gözlemlenen alanın, 4,5 milyon kilometre kare olduğunu belirttiler.
En büyük kayıp Kuzey Pasifik’te bulundu. Dr. Lothar Stramma ; “Atmosferdeki oksijenin hafif azalması şu anda kritik olarak görülmemekle birlikte, dengesiz dağılım nedeniyle okyanuslardaki oksijen kayıplarının geniş kapsamlı sonuçları olabilir. Balıkçılık ve kıyı ekonomileri için bu sürecin zararlı sonuçları olabilir.” dedi.
Okyanuslardaki oksijen miktarının azalmaması için elbette atılacak adımlar vardır. Enerji tüketimi azaltılarak, karbon ayak izi kontrol altına alınabilir. Deniz canlılarının yaşamını tehdit eden türde avlanmalara son verilerek, canlıların ve türlerinin yaşamasına izin verilebilir. Ayrıca daha az plastik kullanılarak okyanuslar ve denizlerin kirlenmesinin önüne geçilebilir. En önemli önlemlerden biri de sahillerin, kumsalların korunması, yerlere atılan çöplerin toplanması; denize karışmasının önlenmesidir.