Son yıllarda ağırlık verilen yerlileştirme çalışmaları ile savunma sanayinde önceden dışa bağımlılık yüzde 80 seviyesinde iken bu rakam yüzde 40’a düştü. Savunma sanayisinde her geçen gün yeni bir sevindiren haber geliyor, eş zamanlı olarak da birçok projenin hayata geçmesi için çalışmalar sürüyor.

Türkiye'nin yüksek çözünürlüklü ilk milli mikro yer gözlem uydusu olan ve Savunma Teknolojileri Mühendislik AŞ (STM) tarafından milli olarak geliştirilen Lagari, sahada taktik görüntü ihtiyacının yakın gerçek zamanlı karşılanması, genel haritalama, orman ve bitki örtüsünün takibi, doğal afet takibi gibi keşif gözetlemesi yapacak.

Renkli ve nokta/şerit görüntü alma kabiliyetlerine sahip, yeni nesil elektro-optik kamera taşıyan Lagari, uzay teknolojisinde boşlukları dolduracak olan tamamlayıcı uydu kategorisinde ilk milli yatırım olma özelliğini taşıyor.

STM'nin sosyal medya hesabından "Dünyayı artık daha net ve geniş göreceğiz" temasıyla yapılan paylaşımla merak uyandıran Lagari, Türkiye'nin uydu teknolojilerindeki yetkinliğine yeni bir boyut kazandıracak.

NE ZAMAN GÖREVE BAŞLAYACAK?

Mikro uydu kategorisinde, 60-65 kilogram ağırlıkta hedeflenen çözünürlükte görüntü sağlayacak Lagari, bu konuda dünyadaki ilklerden biri olacak. Uydunun 2019 yılında göreve başlaması planlanıyor.

Düşük maliyetle acil görüntü ihtiyaçlarını karşılayacak Lagari, Türkiye’nin bu alanda daha bağımsız hareket etmesini sağlayacak.

LAGARİ İSMİNİN ÖZEL ANLAMI

Lagari uydusu adını, uzay alanında çalışma yapan saygın birçok kurum ve kuruluş tarafından ilk roketli uzay uçuşunu gerçekleştiren kişi olarak kabul edilen Lagari Hasan Çelebi’den alıyor.

Lagari Hasan Çelebi, 17. yüzyılın başlarında barut dolu haznesi bulunan bir hava roketi ile ilk dikey uçuşu başarıyla gerçekleştirmiştir. Uçuş 1633 yılında dönemin Osmanlı padişahı IV. Murat'ın kızının doğum günü kutlamalarında sergilenmiştir. Lagari Hasan Çelebi'nin yaklaşık 300 metre kadar havalandığı ve 20 saniye boyunca havada kaldığı ölçülmüştür.

Lagari Hasan Çelebi'nin hayatı hakkındaki bilgiler sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anlattıklarına dayanıyor.