Kobani'yi bahane ederek 5 gündür sokakları ateş çemberine dönüştüren ve şimdiye kadar da 30'un üstünde insanın hayatını kaybetmesine sebep olan sokak eylemlerine değinen Star Gazetesi Yazarı Ekonomist Cemil Ertem yaşanan gerilimin perde arkasını araladı ve çok ilginç bir sonuca vardı... Bölgesinde güçlenen ve bir çok alanda oyun kuran ülke konumuna dönüşen Türkiye üzerinde karanlık güçlerin Gezi ve 17-25 Aralık operasyonlarını denendiğini ancak bunların boşa çıkartıldığını ifade eden Ertem, Kobani eylemlerinin perde arkasında İsrail cephesine işaret ederek, kanlı tüfeklerin son bir kurşunu kaldığını bunun da IŞİD olduğunu söyledi.Cemil Ertem'in konuyla ilgili köşe yazısı şöyle; Hemen sonuçlardan başlayalım; Kobani’ye IŞİD saldırısı ve Kobani nedeniyle Türkiye’de sokakların ateşe verilmesinin nedeni aynıdır; ama bu nedenin ürettiği bir sonuç daha var şu günlerde; Kıbrıs Rum Kesimi, bir süredir devam eden müzakerelerden çekildi.Rum Yönetimi’nin müzekereleri askıya alması nedeni de çok şeyi açıklıyor: “Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, Türkiye'nin doğalgaz araması yapılan bölgeye savaş gemilerini göndermesi nedeniyle müzakere sürecinden çekildiğini açıkladı.”
Türk tarafından gelen açıklama-özetle- ise şöyle;
Rum tarafının, Türk tarafının açıklamalarını ve Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait gemilerin 9'uncu parselde yürütülen sondaj çalışmalarını izlemesini bahane ederek gerginlik yaratmaya çalışmasının ve görüşme sürecinin ortadan kalkacağı tehdidinde bulunması doğru değildir” Zaten işin doğrusu yanlışı yok artık; Rum tarafı “yukarıdan” gelen emirle görüşmelerden çekildi.
Şimdi, Türkiye’nin daha Gezi’yi,17 Aralığı ve Gazze’nin de son İsrail katliamını görmediği, ancak Türkiye’de “çözüm süreci”nin başladığı, Azerbaycan’la, Hazar enerji kaynaklarını, TANAP’la Batı’ya götürme projelerinin pişmeye başladığı ve Irak Kürt Bölgesi’ndeki kaynakların ne olacağının dünyada tartışıldığı 2012 yılına geri dönelim; tam 6 Ağustos 2012’ye…
Peres’in Yunanistan ziyareti…
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres üç günlük Yunanistan ziyaretine başlıyor bu tarihte. Yunanistan bu tarihlerde borç batağı içinde ve çırpınıyor. İsrail’le girilecek bir enerji ilişkisi ve Kıbrıs kozu, Yunanistan için bulunmaz fırsat ve bu fırsatın onları, ABD dolayımıyla AB nezdinde de güçlendireceğini düşünüyorlar. İsrail ise, hem Gazze açıklarındaki kaynakların hem de Kıbrıs kaynaklarının Türkiye olmadan dünyalaşması için herşeyi yapmaya hazır. Şimon Peres onuruna verilen yemekte Yunanistan Başbakanı Papulyas şunları söylüyor: “ Doğu Akdeniz’de çıkarların örtüşmesi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de kopmaz bir parçası olduğu, stratejik ilişki yapılandırılmasına olanak tanıyor. Önemli miktarda doğalgaz yatağı bulunması, İsrail ve Kıbrıs doğalgazlarının Yunanistan üzerinden Avrupa’ya sevkiyatı olanakları bölgemizdeki jeoekonomik ve dolayısıyla jeopolitik çerçeveyi tamamen değiştiriyor.”
Peki sonra ne oluyor; bakın çok ilginç. Peres İsrail’e döndükten sonra, İsrail’in stratejik enerji kararlarını alan ve teknokratlardan oluşan ‘Cemah Komitesi’ aldığı kararla, İsrail münhasır ekonomik bölgesinde olan ancak kıyıya uzakta bulunan doğalgaz yataklarının borularla Güney Kıbrıs’a bağlanmasına onay veriyor. Böylelikle İsrail’in kıyı şeridine uzak olan, “Leviathan” ve “Tamar” parsellerinden çıkarılacak doğalgazın Güney Kıbrıs’a getirilmesinin önü açılıyor.
Bu karardan sonra Rum Sanayi Ticaret ve Turizm Bakanı Neoklis Silikiotis konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs’ın sözde münhasır ekonomik bölgesinde başlaması planlanan yeni doğalgaz arama çalışmalarına başvuracak şirketlerle 2013 yılında imzalanacak sözleşmelerden 300 milyon euro gelir beklediklerini söylüyor.
Bazı ‘ufak’ sorunlar…
Ama tabii bunun gerçekleşmesi için bazı ‘ufak’(!) sorunlar var; Türkiye, tam o tarihlerde, Erdoğan’la tarihindeki en güçlü istikarı ve demokratik siyasi iradeyi çözüm süreci katkısı ile de yakalamak üzere, Türkiye, ekonomik olarak güçlenirken Kafkasya enerji kaynaklarına (Azerbaycan, Türkmenistan) ulaşıyor ve çok önemli anlaşmalar yapıyor. Ancak daha da önemlisi Türkiye’nin çözüm süreci katkısı ile de Irak coğrafyasında artan ekonomik ve siyasi etkinliği… Kürtler tarihsel bir tercih yapıyorlar ve kendi kaynaklarına, zenginliklerine Türkiye ile birlikte sahip çıkıyorlar. Tam burada ilginç şeyler olmaya başlıyor; Erdoğan’a rağmen ekonomide Türkiye ‘U’ dönüşü yapıyor; Türkiye, 2012’de frene basıyor. (Otobanda 180 ile giden otomobilin frenine basmak gibi) Takla atmıyoruz ama KOBİ’ler-özellikle Anadolu’da bulunanlar- küçük bir kriz yaşıyor. Ama, 2013 başında Erdoğan müdahale ediyor ve araba tekrar yola giriyor.
Türkiye’nin Güney Gaz Koridoru’nu (GGK)devreye sokacak olması ve buna bağlı olarak Enerji Borsası’nı kurması, üstelik de İstanbul’un İslami fonları çekecek ve Londra, Frankfurt’un yerini alacak yeni bir küresel finans başkenti olma ihtimali bütün dengeleri değiştirecek bir gelişme olarak tespit ediliyor küresel finans oligarşisinin en tepesinde, tam da 2013 yılında… Türkiye, GGK’nu ve Kürt kaynaklarını devreye sokarsa İsrail ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye ile anlaşmaktan başka çareleri yok. Zeten “özürle” işe başlıyorlar. Ama bir yandan da başka ‘uğursuz’ bir seçeneği de örüyorlar
Nitekim Haziran’da Gezi geliyor, sonra 17 Aralık… Sonra da İsrail Gazze’ye saldırıyor; yok etmek ve Doğu Akdeniz’e Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte tamamen hakim olmak için. Ama her şeye rağmen Türkiye’de yerel seçimler aşılıyor; TANAP imzaları atılıyor, Erdoğan’da Cumhurbaşkanı oluyor, üstelik bütün bu denklemi çok iyi bilen ve Erdoğan’ı her bakımdan tamamlayacak Davutoğlu’da Başbakan oluyor.
Hedef Türkiye ve çözüm süreci, son kurşun IŞİD
Tabii bu arada Türkiye’nin elini güçlendirecek Rusya’nın Kırım’ı ilhaki devreye giriyor. Avrupa ve ABD, AB’nin 2030’da enerji açısından Rusya’ya yüzde seksen bağımlı olmasını bu şartlar da kabul edilmez buluyorlar ve Türkiye’nin denetimindeki Güney Gaz Projesi ayrıca Kürt kaynaklarını Türkiye’nin dünyalaştırması –mecburen- kabul görüyor. İsrail, hem Gazze’de ummadığı bir direnişle karşılaştığı için hem de Güney Enerji hattı Türkiye’ye teslim edileceği için fazla ısrar etmiyor ve istemediği ateşkesi kabul ediyor. Almanya-Frankfurt- merkezli gerici Avrupa finans oligarşisi, İsrail ve ABD’deki Cheney gibilerin yönettiği silah, kirli finans ve bunlara bağlı 20. yüzyıldan kalma demir-çelik (inşaat, otomotiv) gibi sektörleri temsil eden askeri-sinai yapı, tam da Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği tarihte yenilgiye uğramış gözüküyordu.
Ama son bir kurşunları kalmıştı kanlı tüfeklerinde: IŞİD… IŞİD, bu yapının son kurşunudur, hedefi İsrail’in hedefi ile aynıdır. 17 Aralık’la aynıdır. Çözüm süreci ve Ortadoğu halklarının kaynakları, Türkiye hedeftir. Kıbrıs Rum Yönetimi neden çekilmiş müzakerelerden; anladınız mı dertlerini, IŞİD, onlara ve İsrail’e yeni bir fırsat verdi çünkü…