Ankara, son iki hafta içinde ülkeyi savaşla burun burana getiren iki tehditle karşı karşıya kaldı.
Bir: Rejimin desteği ile sınırında Carablus'tan Azez'a uzanan IŞİD tehlikesi.İki: Bölgede ilerleyen zamanlarda etnik çatışma çıkarma ihtimali yüksek olan bir nüfus mühendisliği girişimi.
Temmuz ayının ilk günlerinde ise bu iki cephede Türkiye'nin endişelerini azaltan gelişmeler yaşandı. ABD'nin hava saldırıları sonucu IŞİD'in Azez'e ilerlemesi yavaşladı. Ardından ABD, PYD'nin “etnik temizlik” iddiaları ve demografik planları nedeniyle sert bir şekilde uyarıldığını açıkladı.
Türkiye gazetesinden Ceren Kenar imzalı haberde; bir üst düzey yetkilinin açıklamaları, bu gelişmelerin Türkiye'nin son günlerde yürüttüğü aktif askeri diplomasisi neticesinde gerçekleştiğini gösteriyor.
BAŞARININ ARKASINDA SİYASİ DİSİPLİN VAR
Suriye'ye bir askerî müdahale gündemde değil, zira Türkiye bu müdahaleye gerek kalmadan başarılı bir dizi diplomatik girişim ve kamuoyu baskısı ile taleplerini ABD nezdinde kabul ettirmiş ve tehditleri savuşturmayı başarmış durumda. Bu diplomatik başarının arkasında ise bir dizi siyasi, diplomatik ve askeri girişim yatıyor.
IŞİD'in ilerlemesini ve PYD'nin girişimlerini yakından izleyen Türkiye, ilk önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yüksek perdeden endişelerini dile getirmesi ile bu konudaki rahatsızlığını dünya gündemine taşımayı başardı. PYD'nin gayrı-demokratik uygulamalarına göz yuman ABD karşısında bu konuda bir kamuoyu oluşturuldu. Bunu Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun rejim ve IŞİD arasındaki işbirliğini somut olarak gösteren istihbaratı paylaşması izledi. Tüm bunlar olurken, hükümet askere IŞİD'le mücadele eden dost unsurların desteklenmesi konusunda direktif verdi ve askerden “Gerekli tüm tedbirlerin alınması” istendi.
'BU İŞİN ŞAKASI YOK' DEDİK
Türkiye, kırmızı çizgilerinin aşılması takdirinde askerî bir yaptırımı da içeren tüm seçeneklerin gündeminde olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Bunlar olurken, Türkiye sınırları içinde IŞİD ile irtibatlı olduğundan şüphe edilen birçok adrese polis baskını ve bir dizi tutuklama gerçekleşti. Hükümet, uluslararası kamuoyuna “bu işin şakası yok” mesajını verirken, başarılı bir kamu diplomasisi atağı ile hem ulusal hem de uluslararası medyada gündemi kendi endişelerini yansıtacak şekilde belirledi. Bunun sonucunda ise, ABD Mare hattında ilerleyen IŞİD'e karşı beş ayrı hava operasyonu düzenledi. Buna ek olarak PYD'ye Türkiye'nin endişelerini ilettiğini açıkladı.
Türkiye-ABD Ortada Buluşuyor
Hürriyet gazetesinden Verda Özer de Ankara'dan üst düzey bir yetkilinin ağzından "PYD ile mesajlarımız gidip geliyor. Diyalog kanallarımız açık. Türkiye'nin PYD ile ilişkisi, onların tutumuna bağlı. Tel Abyad, PYD için sınama alanı." diye yazdı. Tam da, "Türkiye Suriye Kürtlerine müdahale etmeye hazırlanıyor" iddialarının havada uçuştuğu bu günlerde.
ABD ile Uzlaşma
Bu değişim, Türkiye'nin ABD ile Suriye Kürtleri konusunda orta yolda buluştuğunun
göstergesi.
Zaten ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'in evvelsi gün "Türkiye ve ABD'nin
kuzey Suriye'de endişeleri ortak" açıklaması da, bunu doğruluyor.
İki ülke arasında Suriye konusundaki 2. pürüz de yavaş yavaş ortadan kalkıyor gibi
görünüyor. Yani: Esad meselesi.
Görünüşe göre Ankara ABD'nin "Suriye'de öncelik IŞİD" düsturunu kabûllenmiş.
Yetkilinin "IŞİD giderse zaten Esad da gider" sözleri, bunun sinyalini veriyor.
Bu değişimin ilk işaretini ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu vermişti. Mayıs
sonunda Çavuşoğlu'na eğit-donat programının Esad'ı da hedef alıp almadığını
sorduğumda, "öncelik tabii IŞİD'le mücadele" yanıtını vermişti.
Yetkili sözlerini, Ankara-Washington arasında müzakerelerin yoğunlaştığını
söyleyerek bitiriyor.