Gülle, gazetecilere yaptığı açıklamada, bir zamanlar 210 kilometrekarelik yüz ölçüme sahip gölün kapladığı alanın 130 kilometrekareye kadar gerilediğini anlattı.
Suyunun süratle çekilmesi ve kirliliğin gölün başlıca sorunları arasında yer aldığına dikkati çeken Gülle, “Bunlar dünyanın birçok bölgesindeki göllerin ortak sorunları. Özellikle insan baskısının arttığı, yoğun ekonomik faaliyetler ve iklimsel dengesizlikler, sucul sistemleri olumsuz etkiliyor” diye konuştu.
– “Tuzluluk değeri 35 yılda yüzde 50 arttı”
Gülle, Burdur Gölü’ndeki çekilme sürecinin 1970’li yıllardan sonra hız kazandığını ve 2000’li yıllardan sonra bariz hale geldiğini kaydetti.
Suyun çekilmesiyle gölün kimyasal yapısı ve barındırdığı canlılarda ekolojik değişimler meydana geldiğine işaret eden Gülle, şöyle konuştu:
“Göl suyunun azalmasının başlıca sonucu tuzluluk değerinin artmasıdır. 1980’li yıllarda TÜBİTAK tarafından finanse edilen çalışmalarda göl suyunun tuzluluk değeri binde 14’tü. 2-3 yıl öncesine kadar bu değer binde 20’ye çıktı, yani 35 yılda göldeki tuzluluk değeri yaklaşık yüzde 50 arttı. En son yaptığımız ölçümlerde binde 20 olan tuzluluk değerinin binde 20,7’ye tırmandığını gördük.
Tuzluluk değerinin artışının temel nedeni, gölün su kaybetmesidir. Eğer bir gölün tuzluluğu artıyorsa, o göl ‘su kaybediyor’ demektir.”
– “Ördek otunun kapladığı alan arttı”
Gülle, yüksek pH değeri nedeniyle alkalin yapıdaki gölde bitkilerin yaşamasının çok fazla mümkün olmadığını vurguladı.
Burdur Gölü’ndeki bitki çeşitleri ve hayvan türlerinin diğer göllere göre çok az olduğuna dikkati çeken Gülle, “2000’li yıllarda bir tür su sümbülü gölde görünüyordu. Son 4-5 yılda ise ‘ördek otu’ dediğimiz ‘ruppia maritima’ isimli su altı bitkisinin gölde kapladığı alan oldukça arttı. Bitkinin su altındaki artışını kıyılarda yaptığı birikimden de anlayabiliriz. Özellikle yoğun dalgalı günlerde kıyılarda görebiliriz” ifadelerini kullandı.
Gülle, ördek otunun yosunla karıştırılmaması gerektiğini dile getirerek, bitkinin alkalin ve tuzlu gölleri sevdiği bilgisini paylaştı.
Gülle, “Fakat son yıllardaki artışın nedeni hidrolojik, topografik ve nütrient (besin) artışına ve göldeki tuzluluk değişimine bağlı. Bitkinin artışını 4 parametrenin kontrolü altında görüyoruz” değerlendirmesinde bulunarak, özellikle taban çamurunun fosfat açısından zenginleşmesinin bu bitkinin gelişimini hızlandırdığını anlattı.
– Su kuşlarının besin kaynağı oldu
Göldeki tuzluluk değerinin artmasının bitkinin gelişimiyle de ilgili olabileceğine işaret eden Gülle, su çekildiği zaman topoğrafik yapının sığlaşması halinde bitkinin daha rahat gelişmesine olanak sağlanmış olabileceğini vurguladı.
Gülle, ördek otunun özellikle kış aylarında göle gelen su kuşlarının, ördekgillerin en önemli besinini oluşturduğunu söyledi.
Özellikle otçul ördeklerin bu bitkiyi çok sevdiğini aktaran Gülle, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ördekler dalarak bu bitkiyle yoğun şekilde besleniyor. Bitkinin artışı göldeki faunayı da olumlu etkiliyor, özellikle sucul böcekleri fakat uzun süreçte bitkinin aşırı gelişimi, öldükten sonra su altında kalırsa oksijen tüketimine neden olabilir. Genel anlamda bitkinin göle şu anda olumsuz etkisi söz konusu değil. Aksine olumlu etkisi söz konusu ama bunun ne kadar devam edeceğini göldeki tuzluluk artışı belirleyecek.”